Korkmayın, konuşun!

Ama iş yaşamında başarılı olmak istiyorsak, mutlaka bu becerimizi geliştirmeliyiz. Çünkü ancak hitabet sanatına hakim olanlar, kitleleri büyülüyor. 

“Ceren Hanım, şirketimizi temsilen bu konuşmayı sizin yapmanızı istiyorum.” Yöneticisinin odasından çıktıktan sonra rahat nefes alamadığını farketti. Sandalyesine oturup sakinleşmeye çalıştı. Aslında pek çok kişi için bir fırsat olarak görülebilecek bu durum onun için felaketti. Ya sahneye çıkarken ayağı takılırsa? Ya söyleyecekleri unutursa? Ya herkes ona gülerse? Rezil olursa? Acaba çok iyi hazırlansa birşeyler değişir miydi? Kendisini 100 kişi karşısında konuşurken gözünün önüne getirince bile terlemeye başlıyordu. Aslında birebir ilişkilerinde ya da toplantılarda çok rahat ve güzel konuşan, fikirlerini son derece etkileyici bir şekilde ortaya koyabilen biriydi ama işte o kalabalık önünde konuşma fikri bir anda bütün özgüvenini kaybetmesine sebep oluyordu. Kendisini çok kötü hissediyordu… Nasıl üstesinden gelecekti bu işin? 

Topluluk karşısında konuşmak…
Siz de yaşadınız mı yukarıda bahsedilenleri ya da benzeri bir durumu? Kendiniz deneyimlemediyseniz bile eminim pek çok kez konuşulduğunu duymuş ya da bu tedirginliği yaşayanları gözlemlemişsinizdir. İş hayatında beraber çalıştığımız ya da tanıdığımız profesyonellerin içinde, bire bir iletişimde harikalar yaratan ya da muhteşem yazılar yazabilen ama iş bir grubun önünde konuşmaya gelince bir anda kendini ifade edemeyenler vardır. Bu kişilere göre topluluk önünde konuşmak geçici bir akım. Ancak bu becerinin öneminin geçici olduğunu düşünenlere hatırlatmak isterim ki topluluk önünde nasıl konuşulacağına ilişkin yazılar eski Mısır ve Yunan şehir devletlerine dayanıyor. Özellikle Aristo’nun günümüzden yaklaşık 2300-2400 yıl önce yazdığı “Konuşma Sanatı” (Rhetoric) adlı kitabı bugün bile hala birçok çalışmaya temel alınıyor. Özellikle kitlelerle iletişim kurabilmenin en sağlıklı yolunun onlarla konuşmak, onlara hitap etmek olduğu dönemlerde topluluk karşısında etkili konuşma becerisi çok önemliydi. Çünkü bu, insanları etkileyebilmenin, onları yönetebilmenin, yönlendirebilmenin ve ardından sürükleyebilmenin tek yoluydu. Hitabet alınan eğitimin bir parçasıydı o dönemlerde. Geçmişe dönüp incelediğimiz zaman dini, siyasi ya da kurumsal liderlerin neredeyse hepsinin hitabet yeteneklerinin çok kuvvetli olduklarını görüyoruz. Sonrasında önemini kaybettiğine inandığımız bu becerinin bugün okullarda tekrar kazandırılmaya çalışıldığını gözlemliyoruz. İlkokullarda, çocuklara, her dönem verilen proje ödevlerini, sınıfta bilgisayar ya da hazırladıkları diğer görsel ve işitsel araçlarla, arkadaşlarına sunmaları isteniyor. Gelecek nesil, bu konuda bizlerin yaşadığı zorlukları yaşamayacak gibi görünüyor, ne dersiniz? Peki ya bu konu ile daha önce ilgilenmemiş olanlar, onlar ne yapmalı? Kendilerini geliştirmeye mi çalışmalı? Kesinlikle evet. Günümüzde belli bir kariyer çizgisine sahip olmak isteyen her birey bu konuda hem temel bilgilere sahip olmalı hem de pratik yapabileceği ortamlar yaratmalı… Peki ama neden? Neden topluluk önünde konuşmak bugün tekrar önem kazandı? 

Hitabet neden önemli?
Topluluğa hitap edebilmek, büyük ya da küçük gruplar karşısında etkili ve etkin konuşabilmek artık gerçekten çok önemli. Rekabetin inanılmaz boyutlara ulaştığı iş dünyasında, bireylerin çevrelerindekilere üstünlük sağlayabilmelerinin yollarından en önemlisi kendilerini sözlü ve sözsüz olarak en iyi şekilde ifade edebilmeleridir. Başarılı olmak yetmez, bu başarıyı yöneticilerinizin de görmesini sağlamanız gerekiyor. Duruşunuz, görünüşünüz, konuşmanız ile, kısaca imajınız ile karşınızdakilere başarılı ve yetkin bir çalışan/yönetici olduğunuzu yansıtmanız, bu mesajları verebilmeniz gerekiyor. Sadece birebir iletişiminizde değil, bir grup karşısında da aynı şekilde başarılı bir iletişim kurmanız ve bu kişilere aklınızdakileri net ve etkileyici bir şekilde ifade etmeniz son derece önemli. Özellikle ilk kez karşılaştığınız bir topluluk önünde konuşuyorsanız, onlarda yarattığınız ilk izlenim, sizi başarıya götürecek yolda bir destek olacak ve belki de geleceğinizi şekillendirecektir. Karşınıza yeni fırsatlar çıkmasına ve kariyerinizde güçlü adımlarla ilerlemenize yardımcı olacaktır. Sizinle çalışanları çok daha rahat motive edebilecek, onları vizyonunuz etrafında toplamakta zorlanmayacaksınız. Yönetmek ve yönlendirmek daha kolay olacak. Ayrıca sizi başkalarından ayıran ve günümüzde pek nadir olan bir beceriye sahip olmanız sebebiyle çevrenizdekilerden kolaylıkla ayrılacaksınız. Daha çok insan sizin fikirlerinizi duyacak, daha çok kişi sizi tanıyacak… İlişkiler ağınız gelişecek, hem iş hayatınızda hem özel hayatınızda daha fazla insan olacaktır çevrenizde. Grup önünde rahat ve etkileyici olabilmek arkadaş çevrenizi arttırmanıza yardımcı olacağı gibi, kişilerin birlikte olmak istediği bir birey haline gelmenize de yardımcı olacaktır. Eminim araştırsanız bu konunun neden önemli olduğunu gösteren sayfalarca yazı bulabilirsiniz ama bence sadece bu kadarı bile bu konunun üzerine eğilmek için yeterli…

Yoksa fobiniz mi var?
Eflatun, topluluk önünde konuşma sanatını, insanların ruhları üzerinde hakimiyet kurmak olarak tanımlar. Tabii ki bunu başarabilmek için önce kendi ruhunuza hakim olmanız gerekir. Çoğu insan yukarıdaki örnekte olduğu gibi büyük gruplar söz konusu olduğu zaman bir korku yaşar. Bazılarında bu korku, paniğe ve nefes darlığına sebep olan bir fobi haline dönüşmüştür ki tıp dilinde adı glossophobia.. McCroskey’in 1993 yılında, Richmond ve McCroskey’in 1995 yılında yaptıkları araştırmalar sonucunda yetişkinlerin yüzde 70-75’inin topluluk karşısında konuşmaktan korktuğunu/çekindiğini bulmuşlar… Hahner, Sokoloff, ve Salisch tarafından 1993 yılında yapılan bir başka araştırma ise deneyimli konuşmacıların yüzde 76’sının konuşma yapmadan önce ciddi bir korku ve stres yaşadıklarını ortaya koymuştur. Amerika’da yine son dönemlerde yapılan araştırmalar ise topluluk önünde konuşma korkusunun tüm korkuların hatta ölüm korkusunun bile önünde birinci sırada olduğunu gösteriyor. Yani eğer bir tedirginlik yaşıyorsanız bile en azından yanlız değilsiniz. Bu tür sosyal fobiler/korkular sonradan öğrenilme olduğu için aşmak mümkündür diyor konunun uzmanları, tabii ki bir uzmanın desteği ile… Ama pek çok kişide fobi seviyesine gelmemiş tedirginlik ve korkuları aşmak için kişinin kendisinin de uygulayabileceği pek çok teknik var.  Yeter ki o kişi bu konunun önemini farkedip, birşeyler yapmak için harekete geçsin…

Siz de yapabilirsiniz…
Öncelikle size önerim ayna karşısına geçip pratik yapmanız. Kamera kullanımı da size kendinizi daha sonra izleyerek ve sesinizi dinleyerek değerlendirme yapma fırsatı verecektir. Kendinizden ne kadar emin olursanız, o kadar az tedirginlik hissedersiniz. 430 üniversite öğrencisi ile yapılmış bir çalışma(Grice, G. L., & Skinner, J. F. Mastering Public Speaking, 5th Edition. Boston: Allyn and Bacon, 2004), gençlerin kendilerini başarılı bir konuşma yaparken canlandırdıları takdirde konuşma öncesi tedirginlik ve streslerini daha kolay yendiklerini ortaya koymuş. Gözlerinizi kapatın ve konuşmanızı yaparken herkesin sizi ilgiyle dinlediğini, sonunda büyük bir alkış ve beğeni dolu bakışlar karşısında selam verdiğinizi hayal edin. Ne kadar muhteşem bir duygu, değil mi?
Tabii ki gerçekte sizi korkutan ya da tedirgin edenin ne olduğunun farkına varmak da, onu yenme yolunda atılan büyük bir adım olur. Gerçekten nedir aslında sizi tedirgin eden? Ne kadar gerçekçi? Olma olasılığı yüzde kaç? Nasıl engelleyebilirsiniz? Eğer daha önceden tedbir almaya fırsat bulamadan o konuşmayı yapmak zorunda kaldıysanız, topluluk karşısına çıkmadan hemen önce stresi yenmenizi sağlayacak gevşeme alıştırmaları yapmanızı tavsiye ederim. Nefes ve kas çalışmaları kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlayacaktır.

Sonsöz..
Topluluk karşısında konuşma sanatı konusunda siz ne durumdasınız? Kendinizi değerlendirmek ve bu konuda adım atmak için geç olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yoksa zor mu geldi? Bu kadar işin arasında bir de bu konuyla uğraşmak gereksiz mi geldi? O halde tekrar düşünün… İş dünyasını ve bu dünyaya damgasını vurmuş insanları dikkatle inceleyin…Ve harekete geçin!

Kariyer Dergi Haziran 2008